Sınıfın en büyük ve iri kızı olarak anıldığımı hatırlıyorum. Sekizinci sınıfa giden kızlara daha 5. sınıftayken tepeden bakardım. Her zaman sağlık ile ilgili bilinçli biri oldum; ama iri olarak anılmaktan da sıkılmıştım. Bilinçli biri olmama rağmen neredeyse hiçbir şey yememeye başlamış ve deli gibi egzersizler yapmaya başlamıştım. Gerçi bu halimle de gurur duymuyor değildim. Annem benim için bir doktor randevusu aldığında dört aylık anoreksiya yolculuğum başlamıştı.
Doktora gitmeden bir gece önce annemin yatağına uzanmış bir halde aşırı kilo kaybetmemin annem üzerinde yaratmış olduğu endişeden bahsediyorduk. “Bu doğru değil, böyle yaşamayı hak etmiyorsun, araştırdım, sende yemek yeme bozukluğuna neden olan semptomlar var” şeklindeki ısrarcı ve kararlı tutumu, çileden çıkmama ve annemin söylediklerini kabul etmememe neden oluyordu. Çığlıklarım, haykırışların teker teker havada uçuşurken ben herhangi bir rahatsızlığımın olduğunu düşünmemek ve inanmamakta ısrar ediyordum. Sonra ne mi oldu tek hatırlayabildiğim, yemek yeme bozukluğumu giderecek tedavi yöntemine başlamak için doktor muayenehanesinde oturduğumdu.
Sorular bir biri ardına geliyor sicim gibi. Ne zamandır sıkıntı yaşıyorsunuz, daha önce hiç müshil kullanma isteğiniz oldu mu, tüm bunlarla ilgili düşünceleriniz ne?
Doktorum beni boğmaktan başka hiçbir şey yapmıyor. Sezon başladığında eğer hala belirli bir kiloya ulaşamamışsam voleybol oynamamam gerektiğinin altını çizerken, zayıflamak uğruna farkında olmadan yapmış olduğum tüm işkenceli çabalarımdan dolayı bünyemin bitkin ve yorgun düştüğünü, bu nedenle de bedenimi zorlamamam gerektiğini vurguladı. Kendimle savaşırken sadece kendimi değil ailemi ve arkadaşlarımı da incitiyordum. Bir parçam hala değişebilmek için bir şansımın olduğunu söylüyordu. Derinlerde bir yerlerde halimden de aslında memnunum şeklinde bir kararsızlık yaşıyordum. Benim soğuk ve buz gibi olan ellerime karşın sıcacık elleri ellerime değecek hoşlandığım bir delikanlıyı dahi görsem ondan tiksinirdim; çünkü elleri sıcaksa kesin sürekli yemek yiyordur diye düşünüyordum.
Nihayet, 6 ay içinde ideal kiloma ulaşma çabaları sonuç verdi. Gene de size yalan söylemeyeceğim. Derinlerde bir yerlerde kilo almış olduğumu görmek beni çok mutlu etmiyordu; çünkü ben anoreksik olmaktan dolayı mutluydum, bu benim yaşam şeklim haline gelmişti. Zayıf olmayı ve zayıf kalabilmeyi çok sevmiştim. Oysa hayatımın göz göre göre bitme noktasına geldiğini fark edememiştim.
Öğrendiğim tek şey anoreksiyanın tercihe kalmış bir hastalık olmadığıdır. Hiç sanmıyorum ki, birileri bir sabah uyanıp ben bugün anoreksiya olacağım desin. Bu kilo kaybetmeyi istemenin çok uzağında bir duygu. Sanırım büyümenin getirdiği zorluklarla yakından alakalı. Bir bakmışsınız göğüsleriniz belirginleşmeye, vücudunuzda tüylenmeler olmaya başlamış. İnsana garip geliyor ilk başta. Oysa bu bir doğa kanunu. Herkes belli dönemlerde bu yoldan geçiyor.
Geçtiğimiz 4 yıl içerisinde yemek yeme bozukluğu ile ilgili eğilimlerim hep olmuştu. Ama ben bu sinyalleri doğru yorumlayamadım. Önemli olan vücudunuza giren gıdalarla ilgili saplantılı değil, bilinçli olmanızdır. Arada bir kendinizi çikolatalı dondurma ile şımartmanın zararı yok. Aşırı miktarda olmadığı sürece. Yoksa benim gibi sonrasında hepsini kusmak istersiniz.
Kilomu düşünmeden geçirdiğim bir günüm yok. İncecik olmayı istemediğimi söylersem ve bunu düşünmediğimi dile getirirsem yalan söylemiş olurum. Anneme müteşekkir değil miyim sanıyorsunuz? Neyse ki fazla zaman geçmeden elimden tuttu. Bugün beni ben yapanın vermiş olduğum mücadele olduğuna inanıyorum. Kendime olan saygımı ve özgüvenimi kazandım. Hala şişman olduğumu ara ara düşünmüyor değilim. Biz insanlar gerçekten de çok garip yaratıklarız. Siz siz olun ve kendinizi sürekli güzele teşvik edin. Yıpratıcı olmaktansa yaratıcı olun. Bu dünyaya gelme nedenlerimizden biri de güçlü birer kadın olmak, bunu hiç unutmayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder